NEDEN 21. YÜZYIL İÇİN PLANLAMA ?

21. yüzyıl için planlama, bilimin çatısı altında ileriye doğru bir ufuk arama çalışmasıdır. Bugünün bilim çatısı altında, toplumca 21. yüzyıla adım atabilmek için nasıl bir gündem düzenlenebilir? Gözlenebilen gelişmeler 21. yüzyılın yeni bir çağın başlangıcı olacağını sergiliyor. Takvim yıllarının 21. yüzyılı göstermiş olması bu başlangıcı yakalamaya yardımcı değildir. Yeni bir çağın dünyasına öncelikle yeni bir düşünce, sorgulama ve kavrayışlar ve daha sonra, bunlardan hareket ederek geleceğin ufkuna tasarlayabilme kapasitesi ve özlemiyle girilebilecektir.

21. yüzyıl için planlama çalışmalarında bu gözlemlerle berraklaşan noktalar ortaya çıkıyor. Bunların başında, 21. yüzyıla giremeyen toplumun zihin, görgü, bilgi ve kapasite bakımından zaman karşı yarışı kaybedeceği geliyor. Böyle bir toplum belki teknoloji müşterisi olmakla yetinip, avunup, övünecek ama bilgi ve teknoloji âleminin birikimli insanı (21. yüzyıl insanı) ile bir ortak dünya paylaşabilme, onunla konuşabilme, söylediklerini anlayabilme şansına kavuşamayacaktır.

Türkiye’nin geleceğini böyle bir boyut üzerinde konuşmak, düşünmek, tasarlamak ve özlemek bugünün büyüyen dertlerinin ötesinde bir kolektif mecburiyet oluyor. 2011’den başlayan çalışmalarımıza katılanların ortak çizgisi budur. Bu mecburiyetin sürdürülmesi için tezlere ihtiyaç vardır. Tezler hurafelerden, belirsiz ‘proje’ lerden çıkmayacaktır. Bütüncül ve bilimsel yaklaşımlara muhtacız. Yön duygusu yaratacak ve ufuk çizecek olanlar bu yaklaşımlardır. Böylece, düşüncede ve uygulama dünyasında kendi kendini besleyen bir süreçler bütünü yaratılabilir ki ona 21. yüzyıl için planlama diyeceğiz.

21. yüzyıl için planlama kestirme yolları aramak değildir. Zor işlerle uğraşmak ve zorlayarak yollar açabilmektir. Bilimde, toplum katında ve yeni çalışmalar dünyasında insanımızın kendini aşabilmesi için yeni ve zor yollardan geçmesi gerekiyor. 2011’den itibaren ortaklaşa yaptığımız çalışmalar bunu gösteriyor. Her şeyden önce, bilimin, toplumun kolektif zekâsını canlandırma sorumluluğu olacaktır. Bilimin 21. yüzyıla girme diye bir meselesi yoksa toplumun da olamaz; toplum sürüklenir ve aklını seferber edemez, kendisini aşma iradesine kavuşamaz.

Çalışmalarımızdan ortak düşünce olarak şu çıkıyor: planlama kavramı böyle bir sorumluluğu yansıtıyor. “mümkündür” ü “yapabiliriz” i dile getiriyor. Planlama bu düşüncenin en doğru simgesidir ve unutmayalım, 20. Yüzyılda insanlığın ileri adımları tesadüflerle, ampirik bulgulardan ibaret derlemelerle değil, plan aklı ile ve onun sağladığı bilimsel yaklaşım ve birikimlerin birbirini besleyebilmesiyle gerçekleşmiştir. Bilim dünyamızın (en zor günlerinde) belki de tarihi denilebilecek katkısı, şimdi toplumun yeni bir çağa adım atabilmek ve orada var olabilmek için kendini aşma iradesini sistemli bir biçimde oluşturmaya, inşa edebilmeye, yani 21. yüzyıl için planlamaya yönlendirebilmek olacaktır. Ancak, bu çapta bir çaba, bilimsellikten soyutlanmaksızın geniş bir çevrenin katılımını şart kılacaktır. Çevre genişledikçe, yeni bir çağa adım atabilmek tasarım ve arzudan irade ve gerçeğe dönüşebilir.

Bilsay Kuruç